OSMAN ÇAKMAK

Kimi röportajlar vardır, sadece bir söyleşi değildir; bir ülkenin geleceğine tutulmuş projektördür aslında…

Geçtiğimiz günlerde Piraziz’de yaptığımız bir saha röportajında tam da böyle bir an yaşadık. Karşımızda 16 yaşında bir genç: Emirhan Öztürk. Henüz lise öğrencisi ama fındıkla büyümüş, fındıkla düşünmeyi öğrenmiş biri. Üretim tesislerinin arasında büyüyen, babasının kurduğu işletmeye gözlerini açmış ve “Ben de bu bayrağı devralacağım,” diyen bir kuşak.

Türkiye’de artık alıştığımız bir şikayet döngüsü var: Gençler tarımdan uzak, gençler üretimden kopuk, gençler masa başı hayalleriyle büyüyor… Ama Emirhan bu ezberi bozuyor. O, ailesinin kurduğu fındık işletmesinde endüstri mühendisliği hayali kuruyor. Hem üretimin içinde olacak, hem de makinelerin, süreçlerin ve verimin mimarı olmayı hedefliyor. Üstelik bunu yalnızca yerelde değil, küresel çapta yapmak istiyor.

“Fındığı dünyaya tanıtmak istiyorum. Yurt dışında hala yer fıstığı tanınıyor ama fındığı bilmiyorlar. Bizim fındığımız daha kaliteli ama görünmüyor,” diyor Emirhan.

Bu cümle, yalnızca genç bir çocuğun hayali değil; Türkiye’nin tarımsal kalkınma planının eksik kalan satırı adeta…

öztürk fındık
Öztürk Fındık fabrikası.

Bir Hobiyle Başlayıp Pazara Meydan Okuyan Marka: Öztürk Fındık

Emirhan’ın hayali, sadece kendi şahsi hedefleriyle sınırlı değil. Ailesinin kurduğu Öztürk Fındık, klasik kabuklu fındık satışından çıkıp, entegre tesisiyle kremalı fındık ezmesi, sürülebilir ürünler, katkısız içerikler üretmeye başlamış. Üstelik bu dönüşüm bir “hobiyle” başlamış.

“Bir kremamız vardı. Kendi kendimize denedik, piyasaya sürdük. Tutuldu. Şimdi iç pazardan sonra hedef Avrupa ve Orta Doğu,” diyor firmanın genel müdürü Sayın Ali Uzanlar

Dubai’deki fuarda gördükleri ilgi, firmanın yönünü belirlemiş. Çünkü büyük markaların kendileri üretmediği ama satmaya bayıldığı bu alanda Türk fındığı, raftaki her üründen üstün. Üstelik Öztürk Fındık’ın ezmelerinde fındık oranı %13’ten başlayıp %50’ye kadar çıkıyor. Bu, piyasadaki birçok “fındıklı” ürünü tahtından edebilecek bir oran.

Ferrero’lar Alıyor, Kat Kat Satıyor. Peki Biz Neredeyiz?

Köşe yazılarında sık sık dile getirdiğimiz bir mesele var: Türkiye fındığı üretiyor ama gerçek katma değeri başka ülkeler alıyor. Emirhan’ın ailesi bu döngüyü kırmak istiyor. Kendi fındığını kendisi işleyip, katma değeri yurtiçinde bırakmak istiyor. Marka yaratmak, sadece üretmek değil; onun pazarlamasını, lojistiğini, AR-GE’sini yönetmek demek. Ve işte o noktada Emirhan gibi bir nesil devreye girmeli.

Bunu başaran firmalar Türkiye’nin geleceğini değiştirecek.

“Fındıkla Başladım, Fındıkla Devam Edeceğim”

Emirhan, çikolatayı da düşünüyor ama fındığı hiçbir zaman ikinci plana atmıyor.

“Fındık her zaman ana ürünümüz olsun istiyorum,” diyor.

Bu cümlede hem sadakat hem de strateji var. Çünkü fındığın üretim zincirinde kalmak, Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak en değerli adımlardan biri.

Yeni Sağra mı Geliyor?

Firmanın AR-GE bölümünde çalışan ekip, zamanında bölgenin yıldızı olan eski “Sağra” markasının mühendislerinden oluşuyor. “Bir zamanlar Sağra neydi?” diyenler için bu büyük bir mesaj. Belki bugün de aynı hikâyeyi yeniden yazma vakti gelmiştir. Belki bu sefer adı “Öztürk Fındık” olur.

Son Söz: Emirhan Gibi Gençlere Kıymet Verirsek…

Bir fındık tanesinden doğan bu hikâye, Türkiye’nin nasıl devleşebileceğinin minyatürü. Gencecik bir çocuk, Emirhan Öztürk, belki de Türkiye’nin tarımsal sanayide yeni sayfasını yazmaya hazırlanıyor. Ona kulak vermek, sadece güzel bir röportajı değil, bir vizyonu okumaktır.

Ve belki de sormamız gereken soru şudur:

“Biz bu vizyonu desteklemezsek, bu topraklardan başka Emirhan’lar çıkar mı?”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın