OSMAN ÇAKMAK
İnsanlık olarak doğaya hükmetmeye çalışırken farkında olmadan kendimize felaketler yaratıyoruz. Bir yanda teknolojinin kontrolsüz ilerleyişiyle ortaya çıkan afetler, diğer yanda iklim değişikliğinin ve doğal olayların etkisini artırdığı yıkımlar… Peki, biz bu gidişata karşı ne kadar hazırlıklıyız?
Tarım Açık Hava Fabrikası Ama Ne Kadar Güvende?
Tarımsal üretim, aslında devasa bir açık hava fabrikası gibi işliyor. Ancak bu fabrika, doğanın insafına terk edilmiş durumda. Aşırı yağış, dolu, kuraklık ve fırtınalar tarım üretimini her geçen gün daha fazla tehdit ediyor. Özellikle fındık gibi hassas ürünler, değişen iklim koşulları nedeniyle giderek daha fazla zarar görüyor.
Bununla birlikte, su kaynaklarımızı da yanlış kullanarak bu tehlikeyi büyütüyoruz. Yeraltı suları, ancak en son başvurulması gereken stratejik rezervlerdir. Ancak Türkiye’nin pek çok bölgesinde, suya aşırı ihtiyaç duyan ürünler bilinçsizce ekiliyor. Konya’da yeraltı su seviyesi her yıl 4 metre düşerken, göllerimiz kuruyor. Tarımsal üretimi sürdürülebilir bir şekilde yönetmezsek, gelecekte büyük bir gıda kriziyle karşı karşıya kalacağız.
Kentleşme Yağmuru Sel, Depremi Felaket Yapıyoruz
Yağmurun bereket olduğu bir ülkede, suyu yönetemediğimiz için sel felaketlerine yol açıyoruz. Çatılardan akan yağmur suları toprağa yönlendirileceğine, doğrudan asfalt yollara veriliyor. Bu da şehirleri bir anda taşkın alanlarına çeviriyor. Geçirgen yüzeyleri artırmaz, suyu depolamaz ve doğru yönlendirmezsek, şehir selleri kaçınılmaz olur.
Deprem konusunda da benzer bir umursamazlık içindeyiz. Türkiye, deprem kuşağında yer almasına rağmen dere yataklarına, alüvyon zeminlere bina yapmaya devam ediyoruz. Bilim insanları Marmara’da büyük bir depremin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. 7,5 büyüklüğünde bir depremde 100 bin insanın hayatını kaybetmesi, 48 bin binanın yıkılması bekleniyor. Ama biz hâlâ günü kurtarmaya çalışıyor, bilimsel gerçekleri göz ardı ediyoruz.
Önlem Almazsak Gelecek Bizi Vuracak
Tüm bu sorunlara rağmen hâlâ önlem alabiliriz. Bilim ve akıl ışığında hareket edersek, geleceği felaketlerle değil, çözüm yollarıyla şekillendirebiliriz:
> Tarımda su yönetimi bilimsel verilerle yapılmalı, su tüketimi yüksek ürünler yanlış bölgelere ekilmemelidir.
> Yağmur suları şehirlerde doğru şekilde yönetilmeli, beton yerine suyun toprağa ulaşmasını sağlayacak çözümler geliştirilmeli.
> Deprem gerçeğini kabul ederek, fay hatları ve dere yataklarına yapılaşma kesinlikle yasaklanmalı.
> Teknoloji kaynaklı afetlere karşı siber güvenlik ve altyapı yönetimi öncelikli hale getirilmeli.
Gelecek, hazırlıklı olanların hayatta kalacağı bir dönem olacak. Soru şu: Biz gerçekten geleceğe hazır mıyız?
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.