İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TMSF Başkanı Ertürk: Siyaset ve ekonomi ilişkilerinin şeffaflaşması gerekiyor

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, görevinin sona ereceği 29 Ocak öncesinde gazetecilerle bir araya geldiği toplantıda, ”Yemedim, yedirmedim. Yeme teşebbüsünde olanları en ağır şekilde cezalandırdım” dedi.

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) düzenlediği toplantıya katılan ve burada soruları yanıtlayan Ertürk, 29 Ocak 2004’te yemin ederek başladığı görevi 29 Ocak Cuma günü sona erdireceğini belirterek, kendisiyle beraber 2 Fon Kurulu üyesinin de görev sürelerinin dolduğunu, dolayısıyla bunun TMSF’de 3 kişilik boşalma anlamına geldiğini söyledi.

Ahmet Ertürk, ”Sizin çok dürüst olduğunuz biliniyor ancak, TMSF’de bazı yöneticilerin para aldığı iddia ediliyor. Siz yemedim, yedirmedim diyebilir misiniz?” sorusunu şöyle yanıtladı:

”Bu ifade çok önemli. Evet ahlaki değere bağlılık demek… Yemedim, yedirmedim. Yeme teşebbüsünde olanları en ağır şekilde cezalandırdım. Kişinin kendisinin gayri ahlaki işlerde olmaması bir erdemdir. Ancak bu yeterli değildir. Çevrenin, kendi altında, yanında çalışan insanların kontrolü, onların da gayri ahlaki işlere bulaşmamasını sağlayacak yapıların oluşturulması, buna teşebbüs edenlerin de kim olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılması önemli. TMSF, Türkiye toplumunun, kamu yönetiminin bir kesitidir. O kesite toplumda olan hastalıkların hiç bulaşmadığını iddia etmek gibi bir iyimserlik içinde olamayız. Her toplum kesiminde o hastalıklardan mağdur olan insanlar olabilir. Dışardan bunları tahrik eden insanlar olabilir. Özellikle bizi en çok zorlayan şey, dışardaki insanların buna çok alışık olmaları. Bunları bize karşı da kullanmaya teşebbüs ettiklerini biliyorum. Burada belki çok sınırlı sonuçlar aldılar ve bunların birkaçının farkına vardık. Bunlara hem alet olanlara, hem teşebbüs edenlere en ağır yaptırımları uyguladık.”

“Güçlerini birleştirmeye çalıştıklarını duyuyorum”

Ahmet Ertürk, ”Göreviniz boyunca düşmanlarınız oldu. Hiç korktunuz mu?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

”Kamu yönetimi görevi yaptığınız için düşman kazanmanız acı bir şey. Maalesef bir Türkiye gerçeği. O düşmanlarla karşı karşıya tek başınıza kalabilirsiniz. Bu da bir Türkiye gerçeği. Onlar da zaten ellerini ovuşturarak bunu bekliyorlar. Şu anda TMSF’nin takibine uğramış bazı kötü niyetli hakim ortakların, bir araya gelerek ortak avukatlar aradıklarını ve bazı insanlarla da görüştüklerini biliyorum. Bir ittifak ile de karşı karşıya kalacağız. Sanıyorum tek başlarına güçlerinin yetmediğini gördüler, bir araya gelerek güçlerini birleştirmeye çalışıyorlar. Bu konunun yakın takipçisi olmakta fayda var. Böyle bir ittifakla karşı karşıya kalırsak benim kişisel olarak işimi zorlaştırır, ama bu durum mücadele azmimi daha da pekiştirir. Korkma, insani bir duygu. Ama korku işinizi  yapmaya engel olmamalıdır. Korkudan kaçınamazsınız. Korkutmak isteyen, bu duygunun sizi iş yapmaktan caydırmasını uman çok sayıda insanla karşı karşıya kaldım.”

TMSF’nin gerçekleştirdiği bazı satışların yüksek fiyattan gerçekleştirildiği yönündeki değerlendirmelere ilişkin soruyu da Ertürk, ”Ben pahalı satışları hep bir iltifat olarak gördüm. O iltifatlara mazhar olduğum için de mutluyum” diye yanıtladı.

“TSMF’nin özerk yapısını korunmalı”

Ertürk, TMSF’ye ilişkin bir soru üzerine de ”TMSF, özerk olarak çalışmaya devam etmelidir. TMSF’nin etkinliğinin sürdürülmesi isteniyorsa özerk yapısının da korunması gerekiyor. Yurt dışında bunun örnekleri var, bağımsız çalışan kuruluş modeli en etkili olan modeldir” dedi.

Burgaz Rakı’nın satışına ilişkin de Ertürk, şimdiye kadar kümes hayvanları, ada gibi ilginç satışların yanı sıra şarap da sattıklarını belirterek, ”Burgaz Rakı ile ilgili ne yapacağımız henüz net değil. Bir yanda şarap satarken, rakıya bulaşmadık ama rakı şirketine bulaştık. Rakı içmeyen rakı şirketi yöneticisi olarak ne hissettiğimi sorabilirsiniz? Burgaz Rakı ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Yasal süreç var. Onun nasıl sonuçlanacağını bilemiyoruz. Ama rakı şirketi TMSF’nin atadığı yöneticiler tarafından başarılı şekilde yönetiliyor” şeklinde konuştu.

“Şeffaflık ve hesap verilirlik…”

İş yapma metodunda şeffaflık ve hesap verebilirlik konularının önemine dikkati çeken Ertürk, bu iki ilkenin bütün kamu yönetiminin uyması gereken, uyduğu takdirde de bütün toplumun şikayetçi olduğu bazı hastalıkların tedavisine katkıda bulunacak ilkeler olduğunu vurguladı.

Ahmet Ertürk, ”Bu iki ilkeyi içinize sindirdiğinizde ve tavizsiz şekilde uyguladığınızda hem sizi, hem toplumu, hem de çevrenizi tatmin eden sonuçlara ulaşmanız mümkün. Aksi takdirde yolsuzlukların önü alınamaz. Bu iki ilkenin bütün toplum, her kesim tarafından uygulanması için çaba gösterilmesi gerekir” dedi. Şeffaflığın iş dünyası için de geçerli olduğunu ifade eden Ertürk, ”ış dünyasında bazıları her zaman bir yerlerden beslenerek, bir yerlerden yararlanarak birikim elde etmeyi politika olarak benimsemiştir. Bazı kesimler her zaman bunu iş yapma yöntemi olarak benimsemiştir. Türkiye gibi ülkelerde siyaset ve ekonomi ilişkilerinin şeffaflaşması gerekiyor. Kamuyu, siyaseti rant kapısı olarak görmeyen bir iş dünyasına ihtiyaç duyuyoruz” diye konuştu.

“Çok büyük ihtimalle özel sektörde çalışmaya devam edeceğiz”

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, görev süresinin dolmasının ardından ”Çok büyük ihtimalle özel sektörde çalışmaya devam edeceğini” söyledi.

Ertürk, 2004’te göreve başladığını ve 29 Ocak’ta da görev süresinin dolacağını hatırlatarak, 6 yıllık süre içinde 11 Fon Kurulu üyesi ile çalıştıklarını söyledi.

2009 yıl sonu itibarıyla TMSF icraatlarının yasal temelini oluşturan 3 bin 342 adet Kurul kararı alındığını, bunların yüzde 85’inin tahsilata ilişkin kararlar olduğunu anlatan Ertürk, görevi boyunca 1994’te tasfiyesine başlanan 3 banka ile 2003’teki Kıbrıs Kredi Bankası dahil 25 bankanın tasfiye sorumluluğuyla karşılaştıklarını kaydetti.

Türk Ticaret Bankası ve ımar Bankası’nın tasfiyesinin devam ettiğini, Adabank’ın yapılan satışının onayı için Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’ndan (BDDK) onay beklediklerini hatırlatan Ertürk, 6 yıllık süre içinde 523 şirketin yönetim ve denetiminin Fon tarafından devralındığını, 191 şirketin ise bankaların Fona devriyle Fona geçtiğini, dolayısıyla toplamda 714 şirketin Fon tarafından yönetildiğini anlattı.

Uzan, Toprak, Garipoğlu, Zeytinoğlu, Çağlar, Aksoy, Demirel ve Balkaner gruplarına ait şirketlerin Fon tarafından yönetildiğini belirten Ertürk, Uzan Grubu’ndan Adabank hariç kayda değer şirket kalmadığını ifade etti. Görevi süresince 8 bin 284 adet gayrimenkul ve menkul malın Fona geçtiğini, bu süre içinde 4 bin 829 gayrimenkul satışı gerçekleştirdiklerini kaydeden Ertürk, toplam 18,6 milyar dolar tahsilat yaptıklarını ve önümüzdeki dönemde 3,6 milyar dolar daha tahsilat yapılmasını beklediklerini, tahsilatın yüzde 91’inin 2004’ten sonra gerçekleştiğini, bunun yüzde 70’inin banka hakim ortaklarına ait olduğunu söyledi.

Demirbank, Kentbank, Sitebank, Yaşarbank ve Pamukbank’ın Fon ile olan borçluluk ilişkisi peşin ve nakit ödemelerle kapatıldığını, protokolü devam edenlerin ise ınterbank, Bank Kapital, EGS ve TYT Bank olduğunu hatırlatan Ertürk, bunların dışında yasal takip süreci devam eden Esbank, ınterbank, Bayındırbank, Toprakbank, Sümerbank, Yurtbank ve Egebank’ın bulunduğunu belirtti.

Hazine’ye bugüne kadar 9 milyar 670 milyon dolarlık ödeme gerçekleştirdiklerini anlatan Ertürk, ”Batan bankaların kamuda oluşturduğu maliyet 30 milyar dolar. Bizim tahsilatımız 18,6 milyar dolar. Yüzde 62,5’luk tahsilat oranına ulaştık” dedi.

Ertürk, Fon tarafından 21 bin davanın yürütüldüğünü ve 61 bin adet icra takibinin sürdürüldüğünü bildirdi.

Toplantıda soruları da yanıtlayan Ertürk, görev süresinin dolmasından sonra ne yapacağının sorulması üzerine, iş yapmaya ve geçimini temin etmeye çalışacağını, ancak henüz kamu ya da özel sektör tercihi yapmadığını ifade ederek, ”Çok büyük ihtimalle özel sektörde çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Ertürk, ”Toplum önünde TMSF benim için bir laboratuvardı. Bu laboratuvarda gözlemlerim, karşılaşılan sorunlar toplumun tümüne ayna tutan durumlar ve sorunlardı. Bunların önemli bölümü, diğer kamu ve özel sektör kurumlarında da olan bazı hastalıkların yansımalarıydı. Bunların bir şekilde toplum önünde ifade edilip çözümü toplumsal bir görev… Böyle bir görev anlayışı içinde çalışmalarıma devam edeceğim. Sadece mesleki hayata geri dönmemin, mütevazi bir iş yapmayacağımın bilinmesini istiyorum. Toplumsal çalışmalarım da olacak. Çalışacağım sektör henüz belli değil, ama en başarılı olacağınız sektör herhalde en iyi bildiğiniz sektördür” şeklinde konuştu.

Hukuk sistemi vicdanları tatmin eden yorum yapmalı

TMSF Başkanı Ertürk, başka bir soru üzerine de bankaların sorunlu hale gelmesinde rolü olan, sorumluğu bulunan kamu yöneticileri olduğunu ifade ederek, ”Burada bir yanlışlıklar zinciri varsa, bunun mutlaka kamuda da bir ayağının olması normaldir” dedi.

Ahmet Ertürk, TMSF ile ilgili konularda bazı Cumhuriyet Savcılarının yanlış yorumlarının söz konusu olduğunu savunarak, şöyle devam etti:

”Örneğin geçtiğimiz günlerde bir köşe yazarının TMSF’ye ilişkin yazdıkları üzerine yaptığımız açıklamada, ‘bazı banka sahiplerinin ahlak dışı fiillerle bankalarını batırarak kamuya ağır maliyet yüklediklerini’ söyledik. ‘Bana ahlaksız dedi’ diyerek benim aleyhime suç duyurusunda bulunuldu. Burada hukuk sisteminin de daha doğru ve vicdanları tatmin eden yorumlar yapması lazım. Biz şüpheli sıfatıyla ifade verdik. Ben bunu reddediyorum. Bundan daha vahim olanlar eleştiri kapsamında değerlendirilirken, bunun için ifade vermek, Cumhuriyet Savcılarına gitmeye anlam veremiyorum. Ahlaksızlık yapan insana ahlaksız diyememek gibi bir ikiyüzlülüğe toplumu sürükleyecektir. Bu döner, yargı dahil herkese zarar verir. Bir de doğru iş yapmak isteyenlerin azmini kırar.”

Bir gazetecinin ”Ankara’ya küs müsünüz?” sorusuna ise ”Hayır neden Ankara’ya küs olayım? Burada bir küskünlük değil, tersine bir teşekkür duygusu içindeyim” karşılığını verdi.

5020 sayılı Yasaya ilişkin bir soru üzerine de Ertürk, yasanın siyasi iradenin arkasında durmasıyla yürürlüğe girdiğini ve bunun evrensel hukuk ilkeleriyle çatıştığını düşünmediğini ifade ederek, ”Bankacılık konularında çok naif, saf olmamak lazım. Banka batırmak ve bankayı kötü yöneterek batırmak, risk yönetimini yapamadığı için batırmak, kamuya maliyet yüklemek temel insan hakları içinde yer almaz. Bunlara yönelik yaptırımların hiçbir şekilde evrensel hukuk ilkeleriyle çeliştiğini düşünmüyorum. Hiçbir hukuk ilkesinin hırsızlığı ve yolsuzluğu savunduğuna inanmıyorum” diye konuştu.

TMSF Başkanı Ertürk, Olay TV’deki greve ilişkin soru üzerine de grevin olduğu her yerde karşılaşılan sorunların burada da yaşandığını belirterek, ”Ben işin detaylarını bilmiyorum. TMSF olarak tarafı da değiliz. Oradaki yönetim, atadığımız yönetim taraf…” dedi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

İlk yorum yapan siz olun

    Bir yanıt yazın