İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PANKOBİRLİK 46. OLAĞAN GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

S.S. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği’nin (PANKOBİRLİK) 46’ncı Olağan Mali Genel Kurulu, Birliğin Ankara’daki merkez binasında gerçekleştirildi. Genel Kurula 31 Pancar Ekicileri Kooperatifinin Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı. Genel Kurul’da gündem maddelerinin okunmasının ardından Divan teşekkül ettirildi. Divan Başkanlığına Ankara Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı M. Muhittin Bıyıkoğlu seçildi.

Divanın oluşmasından sonra kürsüye gelen Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, PANKOBİRLİK’in çalışmalarını anlattı. PANKOBİRLİK’in üye kooperatiflere gübre, tohum, tarım makinası ve ekipmanlarını toplu alım gücünü kullanarak piyasaya göre avantajlı fiyatlarla temin ettiğini vurgulayan Genel Müdür Taşpınar, piyasa fiyatları ile PANKOBİRLİK’in fiyatlarını karşılaştırarak, Birliğin üreticinin uygun fiyatlarla girdi kullanmasını sağladığını söyledi.

Tarlalarımız üretmeye devam ederse mevzi kaybetmeyiz

  1. ve 26. dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, “Ekonomimizin gerçeğini yansıtmayan göstergelerin eseri kur ve faiz dalgalanmalarıyla boğuşuyoruz. İçerden dışardan ekonomimizi manipüle etmeye çalışanlar, spekülatörler yani milletimizin ekonomik kazanımlarının üstüne konmaya çalışanlar topyekûn hücumda. Bu oyun milli sermayenin el değiştirmesi, milli servetimizin yağmalanması amacıyla oynanan kirli bir oyundur. Bu oyunda tuzağa düşmemek kadar önemli olan, yapılan saldırıda mevzi kaybetmemektir. Nasıl mevzi kaybetmezsiniz? Tarlalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz. Üretim tesislerimiz, fabrikalarımız üretmeye devam edebilirse mevzi kaybetmeyiz. Kurumlarımız ayakta kalmayı başarabilirse mevzi kaybetmeyiz. Bir üretim bandı bile dursa bu ülkemizin kaybıdır. Bir metre kare arazi bile boş kalsa bu milletimizin kaybıdır. Bir ahır bile boş kalsa bu hepimizin kaybıdır. Bir bağ, bahçe bile bakımsız kalsa bu hepimizin ortak kaybıdır” diye konuştu.

Ülkemiz bu badireden güçlenerek çıkacak

Konuk, “şimdi bu önlemlerin sonuçlarının alınacağı bir merhaledeyiz ve inşallah ülkemiz ve ekonomimiz bu badireden daha da güçlenerek çıkacak. Hükümetimiz bu dalgalanma başlamadan önce yerli üretimin teşviki için kamu ihalelerinde yerli üreticiyi koruyacak tedbirler almıştı. Şimdi ilave tedbirler ve teşvikler ile bu kararlılığın sahada da sonuç alacağı bir süreci hızlandırıyor. Yani hükümetimiz sanayi cephesi için bir yelken açtı ve esen sert rüzgârı avantaja çevirmek için adımlar attı.

Bir yelken de tarım cephesi için açmak zorundayız

Ben buradan özellikle hükümetimizden rica ediyorum, bir yelken de tarım cephesi için açmak zorundayız. Zorundayız çünkü gıda güvenliği özellikle ekonomide dalgalanmaların olduğu dönemde milli güvenlik meselesidir. Şükür bu konuda bir mutabakat oluşmaya başladı. Mesela, kâğıt fiyatlarında bir yılda yaşanan ve % 100’ü aşan fiyat artışları sonrası hammadde, yani selüloz üretimi için tarımsal üretimde yapılabilecekler yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Bunlar şüphesiz önemli bir yaklaşım farkı. Ne zamana göre? İthalatın kolay olduğu, dünyada paranın bol olduğu ve dünya kocaman bir pazar, pahalı ise üretmeyelim, nerede ucuzsa oradan alalım denilen günlere göre” ifadelerini kullandı.

 

Çiftçi, maliyeti karşılayamazsa ekemez

Konuk, “Pazarda müşteri değil üretici olarak yer almanın hayati önemde olduğunu maalesef çarşı pazar ispatladı. O günkü gibi, bugün de doğruyu cesaretle söylemek bizim ülkemize ve milletimize karşı vazifemiz. Mesela yerli üretim diyoruz, içerde üretebileceğimiz hiçbir ürünü ithal etmeyeceğiz diyor Sayın Cumhurbaşkanımız. Ekonomi Bakanımız Sayın Berat Albayrak, yeni ekonomi programında ithalatı azaltacak yerli üretimi arttıracak önlemlere ayrı bir başlık açıyor. Ancak onların bu yaklaşımına rağmen 2017’de Türkiye 242 bin ton C şekeri ithal etti. 120 bin ton da 2018 yılında ithal edildi. Üstelikte fabrikalarımızın depolarında büyük miktarda C şekeri olasına rağmen bu yapıldı. İçeride Türk çiftçisinin ürettiği şeker varken şeker ithal edilemez, edilmemeli. Bu ithalatı yapanlar, yaptıranlar sadece Türk çiftçisine ihanet etmiyor, hükümetimizin kararlılığını test ediyor. Taciz atışını buradan yapıyorlar.

İthalat, yerli üretim surunda gedik açma gayretidir

Hükümetimizin kararlılığına rağmen yaptırılan bu ithalat yerli üretim surunda gedik açma gayretidir. Bu gedik açılırsa oradan hücum devam eder. Başka alanlara da yayılır. İthal severlerin en büyük silahı üretici ile tüketiciyi karşı karşıya getirecek algılar oluşturmaktır. Mesela bu yaz gününde 4 TL’ye domates mi olur. Bilmem kaç TL’ye yağ mı olur? Çiftçinin dolarla ne işi var? Diyenler var. Ben öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum. Biz birbirimize yumruk sıkmayacağız. Biz üreticisiyle tüketicisiyle aynı taraftayız ve omuz omuza vereceğiz. Evet, üreticinin dolarla işi yok. Ama girdilerinin maliyetini o dolar dediğimiz paranın seviyesi etkiliyor. Mazot, gübre, zirai ilaç, tohumun hala önemli bir kısmı ithal ve maalesef tarımsal girdideki her ithalat kalemi üreticinin maliyetini yukarıya çekiyor. Hiç kimse meselenin, üreticiyi ve tarımsal ürünü ana girdi olarak kullanan tarımsal sanayiyi baskı altına alarak, eleştirerek, suçlayarak çözüleceğini sanmasın. Çiftçi maliyetini karşılayamazsa ekemez, ekemezse tarlasını elinde tutamaz, tarlasını elinde tutamazsa o tarla ya başkalarının eline geçer ya da çoraklaşır. Yani ülkemiz mevzi kaybeder. Yani tam da bize saldıranların istediği olur. Benzer husus tarımsal sanayi tesisleri için de geçerlidir.”

Dünya ortalamasının üzerinde verim alınıyor

“Birileri plan kuracak, birileri algı oluşturacak. Aslanların elini kolunu bağlamaya çalışacak. Medyamızdan, hükümetimizden, kamuoyundan ricam, tarlanın, bağın, bahçenin, ağılın meranın aslanlarının kendine inancını kaybetmesine ve elinin kolunun bağlanmasına vesile olacak söylemlere itibar etmemesi, bu algı operasyonlarına kendini kaptırmamasıdır” diyen Başkan Konuk, “Türk çiftçisi dünyanın en fedakâr çiftçisidir. Türk çiftçisi dünyanın en kanaatkâr çiftçisidir. Türk çiftçisi dünyanın en becerikli çiftçisidir. Tarımsal ürünlerimiz dünya ile yapılan fiyat kıyaslamasında dezavantajlı ise bunda vebali olmayan tek unsur Türk çiftçisidir. Bunu bilerek söylüyorum. Mesela hektara dünya ortalamasının %1,5 katından fazla verim alıp da hala ayçiçeği fiyatında dünya ile yarışamıyorsak problem üretimde değil başka ayaktadır. Benzer husus pamuk için de geçerlidir, bakliyat için de geçerlidir. O ayak hangisi diye sorarsanız, en belirgin olanı girdi ayağıdır.

Başarı hikayesi çıkarabiliriz

Ekonomide sert rüzgârların estiği bu dönemde biz tarım cephemiz için de bir yelken açıp bir başarı hikâyesi çıkarabiliriz, çıkarmalıyız. Mesela bu yelkenin bir bezini tohumda dışa bağımlılığı sıfırlayacak tesisler, bir bezini gübre tesisleri, bir bezini tarımsal ilaç tesisleri, bir bezini tarım makinaları ve ekipmanları oluşturabilir. Bu kriz vesilesiyle sektörde dışa bağımlılığı sıfıra yaklaştırabilmek adına atacağımız her adım ülkemizin yarınlarda bu tür dalgalanmalarda gıda güvenliği riski yaşamamasının teminatı olacaktır. O nedenle, tıpkı inşaat sektörüne, finans sektörüne, bilişim sektörüne, sanayi sektörüne yönelik geliştirilen tedbirler gibi ülke nüfusunun yaklaşık %20’sini barındıran tarım sektörü için de kur dalgalanmasının yarattığı baskıdan çıkışı kolaylaştıracak, üretimi özendirecek ve üretimde sürdürülebilirliği ve sürekliliği sağlayacak bir tedbir paketinin açıklanmasını bekliyor, talep ediyoruz. Bu tedbir paketi, mevcut durumda üretimin sürdürülebilmesi için kur hareketleri nedeniyle fahiş oranda artan gübre fiyatlarının üreticinin erişebileceği düzeye çekilmesi gibi bugüne yönelik düzenlemelerin yanı sıra yerli girdi üretiminin geliştirilmesinden yerli tarımsal ürün tüketiminin teşvikine yönelik tedbirleri içerecek şekilde iki ayaklı hazırlanabilir” dedi

Özelleştirmede duruşumuz belliydi

Konuk, konuşmasını şöyle tamamladı: “Geçtiğimiz yılın bizim için bir diğer önemli gündem maddesi şeker özelleştirmesi idi. Özelleştirme sürecinde bizim duruşumuz belliydi. İhaleye çıkan 14 fabrikadan 8’i ihaleyi kazananlar tarafından teslim alındı. Yozgat, Bor, Ilgın, Burdur, Alpullu henüz teslim alınmadı. Kastamonu’ya talep çıkmadı. Gelinen noktaya rağmen benim kanaatim odur ki, su akar yatağını bulur. Bu özelleştirmede eninde sonunda gerçek mecrasını bulacak ve Türkiye Şeker sektöründe üreticinin de içinde olduğu bir modele geçecek. Benim bundan zerre şüphem yok. Çünkü biz doğru modeli yaptıklarımızla ispatladık. Bu aşamada kooperatiflerimize ve PANKOBİRLİK’e düşen görev süreci sıkı bir şekilde takip edip üreticinin kazanımlarının muhafazasını sağlamaktır. Gördüğümüz aksaklıkları süratle sürecin teminatı olan ve özelleştirme sürecinde üreticinin herhangi bir kaybının olmayacağı konusunda devlet sözü veren yetkililere iletmek hem kooperatiflerimizin hem de PANKOBİRLİK‘in mesuliyetindedir.” dedi.

Konuk’ un konuşmasının ardından PANKOBİRLİK yönetim ve denetim kurulları ile faaliyet dönemi hesapları oybirliği ile ibra edilirken gelecek faaliyet yılının iş programı da tam mutabakat ile kabul edildi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

İlk yorum yapan siz olun

    Bir yanıt yazın