İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

2016’dan 2017’ye bakış

Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Departmanı’nın 2016’nın en önemli ekonomik gelişmelerini ve 2017 yılından beklentileri yıl sonu raporuna göre; pariteler, emtia ve BİST endekslerinde 2016’da yaşanan gelişmeler ve bu çerçevede 2017 beklentileri yer aldı.

2016 yılına tatsız veda
Bugünlerde buruk bir telaş ile uğurlamaya hazırlandığımız 2016’nın birçoğumuza pek de güzel hatıralar bırakmadığını söylememiz yanlış olmasa gerek. Gerek öngörülmesi zor yurtdışı kaynaklı konuların yurtiçindeki yansımaları, gerekse de yurtiçinde yaşanan tatsız gelişmeler hem günlük hayatlarımızı hem de finansal piyasaları hayli yorgun duruma düşürdü. Olayların da etkisiyle, küresel ve yerel piyasalar yıl boyunca dalgalı bir seyir izledi. Amerika’dan gelen olumsuz verilerin, AB’de süregelen düşük büyüme ile düşük enflasyon ortamının ve Çin kaynaklı küresel büyüme endişelerinin etkisiyle FED’ in faiz artırıma kolaylıkla gidemeyeceği beklentileriyle yurtiçindeki piyasalar yıla olumlu bir atmosfer hâkimiyetinde başladı. Ancak daha sonra, 1 Kasım 2015’teki seçimlerden zaferle ayrılan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevini Binali Yıldırım’a devretmesi, piyasalarda sürpriz bir karar olarak algılandı. Binali Yıldırım’ın kabinesini kurması ile durulan ve yeniden güven ortamı içerisinde hareket etmeye başlayan piyasalar, 23 Haziran’da ise İngiltere halkının anketler tarafından da öngörülemeyen AB’den ayrılma kararı ile sarsıldı. Küresel anlamdaki belirsizlik ortamının etkisi ile bizim gibi Gelişmekte Olan Piyasalardan fon çıkışları görülürken altın tipi emtialar ile Gelişmiş Ülke tahvilleri yeniden yatırımcının sığındığı güvenli limanlar olarak belirdi. 15 Temmuz’da ise ülkemiz maalesef darbe girişi ile sınandı ve arkasından S&P ile Moody’s’ den gelen kredi notu düşürme kararları Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülkeler statüsünden aşağı düşürdü. Yurtiçindeki şok henüz atlatılmamışken, küresel ticarete ve FED’in güvercin politikalarına karşı sert söylemleri ile ön plana çıkan ünlü iş adamı Donald J. Trump’ın 8 Kasım’da ABD’nin yeni başkanı seçilmesi tüm piyasaları yerinden oynattı. Trump’ ın genişlemeci mali politikalarının enflasyonist ortama neden olacağı, bu durumun da FED’ i faiz artırımına sürükleyeceği endişeleri Gelişmekte Olan Piyasaları yılın sonlarına doğru hayli kötü etkiledi. Yurtiçindeki terör olayları ve jeopolitik gelişmelerin de etkileriyle ülkemiz negatif ayrışmak zorunda kaldı. Bu kargaşa içerisinde, OPEC ve OPEC dışı ülkelerin düşen petrol fiyatlarına karşı 8 yılın ardından üretimde kısıntıya gitme kararı önemliydi. Yılın son günlerinde ise, son yılların önemli piyasa yapıcıları Merkez Bankaları damga vurdu. ECB’nin parasal teşvik programını 2017 yılının sonuna kadar uzatması, 1 yılın ardından FED’in 25bp faiz artımına gitmesi ve TCMB’nin sadeleşme adımları, piyasaların yakından izlediği kararlardı. Aşağıda sizler için, ardı ardına kolaylıkla sıralayabildiğimiz ancak yaşanması zor bu olayların piyasalar üzerindeki etkilerini ve bu atmosferde en çok artan ve azalan enstrümanları derledik.

2016 yılında Bist100’de en çok yükselen ve düşen sektörler
Borsa İstanbul’un sektör bazında yılbaşından Aralık ayının üçüncü haftasına kadar olan performansına baktığımızda, en çok artış gösteren sektörlerin, Spor, Metal ve Finansal Kiralama olduğunu görüyoruz.

En çok yükselen sektörler(%)
Spor 57,8
BIST Metal 50,3
Finansal Kiralama 44,6
Madencilik 30,3
Teknoloji 22,3
Tekstil 19,8
İnşaat 19,6
Bist Sinai 13,3
Holding 10,9
Banka 7,14

(NOT: Söz konusu veriler 26.12.2016 tarihi itibariyle alınmıştır.)

1-Spor endeksleri
Spor endekslerinin yükselmesinde, kulüplerin yapmış olduğu yatırımlar, yeni stadyumlar etkili oldu. En çok artış gösteren spor hissesi yaklaşık % 130 ile Trabzonspor olurken onu sırasıyla % 92,76 artış ile Galatasaray ve % 85,20 ile Beşiktaş takip etti. Beşiktaş’ın Vadofone Arena stadını açması ve geçtiğimiz yılı lig şampiyonu olarak kapatması hissenin yükselişinde önemli rol oynadı. Trabzonspor’da benzer şekilde stadyum ve yatırımlarıyla ön plana çıktı. En düşük performansı ise Fenerbahçe hissesinin elde ettiğini görüyoruz. Kulüplerin kendi içindeki gelişmeleri ile birlikte sektör yılı yaklaşık % 57,8 primli kapattı.

2-Metal Endeksleri
İkinci sektör olarak ise karşımıza Bist metal sektörü çıkıyor. Metal sektörü yılbaşından bu yana yaklaşık %50 yükseliş gösterdi. Sektör içinde en çok yükselen ilk üç şirket ise CEMAŞ, Ereğli ve Cemtaş oldu. CEMAŞ, yılbaşından bu yana yaklaşık % 105 yükseliş gösterdi. Türkiye’nin ham çelik imalatında yaklaşık 50 ton üretim kapasitesi olması bu sektörü ön plana çıkarıyor. Özellikle demir çelik üretiminin genel olarak temel girdisinin demir cevheri olduğunu görüyoruz. Demir Cevheri fiyatlarının düşük olması sektörün girdi maliyetlerini azaltarak bilançolarına pozitif yansıyor. Şirket bazında ise en çok artış gösteren CEMAŞ’ın özellikle Finlandiyalı Componenta şirketinin Türkiye’deki tesislerine talip olması yükselişleri destekledi. Metal Şirketlerini önümüzdeki yıl görüntüsünü yine emtia fiyatları belirleyebilir.
3-Finansal kiralama endeksleri
Üçüncü olarak en çok değer kazanan sektörün ise Finansal Kiralama ve Faktöring olduğunu görüyoruz. Bu sektör içinde en çok değer kazanan şirket yaklaşık % 79,60 ile Vakıf Finansal Kiralama olurken, onu sırasıyla % 60,90 ile İş Finansal Kiralama ve % 18,75 ile CreditWest Faktöring takip etti. Genel anlamda faktöring şirketleri için 2016 yılı şirketlerin bilanço anlamında olumlu bir yıl oldu. Sektörün 9 aylık konsolide verilerine göre aktif toplamı % 10,5 artışla 103.577 milyon TL’ye işlem hacminin de % 3,1 artışla 114.133 milyon TL’ye ulaştığını söyleyebiliriz. Bist 100 endeksinde faaliyet gören şirketlere baktığımızda özellikle İş Faktöring ve Vakıf Finansal Kiralamanın ön plana çıktığını ifade edebiliriz. Döviz fazlası olmasıyla da dikkat çeken İş Faktöring, döviz fiyatlarında yaşanan yükselişler sonrası kambiyo karı elde etme beklentisi yükseldi. Bunun da bilançosuna olumlu yansımasını bekleyebiliriz.

En çok düşen sektörler(%)
Ulaştırma -31,5
Hizmetler -7,32
Gıda -6,59
Ticaret -6,47
İletişim -4,87
(NOT: Söz konusu veriler 26.12.2016 tarihi itibariyle alınmıştır.)

1-Ulaştırma endeksi
En çok düşen sektörlerin başında ise Ulaştırma, Hizmetler ve Gıda sektörü yer alıyor. Ulaştırma sektörü yıl başından bu yana % 31,50 Hizmetler sektörü % 7,32 ve Gıda sektörü % 6,59 düşüş yaşadı. En çok düşüş yaşayan hisseler ise Çelebi Hava Servisi, Türk Hava Yolları ve Pegasus oldu. Havacılık sektörünün yıl içinde değer kaybetmesinin temel nedeni olarak Turist sayısında yaşanan azalma ve hava trafiğinin gerilemesi gösterilebilir. Aynı zamanda Türk Hava Yollarının döviz borcunun yüksek olması bilançosunu olumsuz etkilemesi önemli gelişmelerin başında yer aldı. Çelebi Hava hissesi ise bilançonun beklentileri karşılayamaması ve CEO değişikliği gibi etkenler yıl boyunca etkili oldu. Petrol fiyatlarının yıl boyunca düşük seyretmesine rağmen havacılık sektörü hisselerine katkısı sınırlı oldu.
2-Hizmetler endeksi
İkinci sırada yer alan hizmetler sektöründe ise karışık görüntü dikkat çekiyor. Sektör içinde çok sayıda hissenin olması ve faaliyet alanlarının farklı olması nedeniyle ayrışmalar dikkat çekti. Sektörün yıl boyunca endeksin altında getiri sağlamasında teknolojik ürünler satan şirketlerin düşük performansı etkili oldu. Sektör içinde Bimeks, Teknosa hisseleri ortalama % 45 değer kaybı yaşadı. TL’nin yıl boyunca değer kaybetmesi ve ithal mallarına olan talebin azalması sektörü olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Sektörün içinde havacılık hisselerinin de yer alması sektör performansını olumsuz etkiledi.
3-Gıda Endeksi
Gıda sektörü hisselerinin 2016 yılında zayıf performans sergilediğini gördük. Asgari ücrette yaşanan artış, asgari ücretle çalışan sayısının fazla olduğu gıda şirketlerini etkiledi. Şirket bazında baktığımızda en çok yükselenin yıllık bazda % 235 ile Banvit hissesi olduğunu görüyoruz. Tavuk eti ihracatının artması ve Banvit’in olumlu bilançosunun hisseyi ayrıştırdığını söyleyebiliriz. Genel anlamda ise Gıda ve içecek sektörü artan maliyetlerle mücadele ettiği bir yılı geride bıraktığını görüyoruz.

2016 yılında en çok değer kazanan ve kaybeden gelişmekte olan para birimleri

En Çok Değer Kaybeden Para Birimleri
Türk Lirası %20.20
Meksika Pezosu %19.60
Polonya Zlotisi %7,42

(NOT: Söz konusu veriler 26.12.2016 tarihi itibariyle alınmıştır.)
1-Türk Lirası
2016 yılında Dolar’a karşı en çok kayıp yaşayan ürün olarak Türk Lirası karşımıza çıkıyor. Yılın genelinde FED ve Trump etkisinin yanında yurtiçinde TL’yi negatif ayrıştıran hikayeler mevcuttu. Yılın başında başbakan değişikliği, 15 Temmuzda yaşanan darbe girişimi, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkenin kredi notunu düşürmesi ve AB üyeliği ilgili yaşanan gelişmelerin yanında, içeride yaşanan terör olayları gibi olumsuz süreçler TL varlıklarını emsallerine oranla daha fazla zayıflattı. Bu sebeple tabloda gördüğümüz üzere TL, yılın başından bu yana Dolar’a karşı yaklaşık %20 ile en çok kayıp yaşayan ürün olarak ön plana çıktı.
2-Meksika Pezosu
Geride bıraktığımız yılda FED’ in faiz artırım süreci tüm gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde baskı kurarken, Meksika Para birimi daha çok ABD seçimleri sonrası değer kaybına uğradı. ABD yeni başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyalarında göçmen politikalarıyla ilgili keskin söylemleri ve bu konuyla ilgili başa geldiğinde ciddi değişikliklere gideceğini belirtmesi, Meksika para biriminde sert değer kayıplarını beraberinde getirdi. ABD’ye en çok göç veren ülke konumundaki Meksika’nın Trump sonrası nasıl bir süreç yaşayacağı belirsizliğini koruyor. Fakat Meksika para birimi, ABD seçimleri sonrası en çok kayıp yaşayan para birimi olarak ön plana çıkarken, 2016 yılının genelinde ise en zayıf ikinci gelişmekte olan para birimi olma özelliği taşıyor.

3-Polonya Zlotisi
AB’nin en büyük altıncı ekonomisi konumundaki Polonya’nın para birimi Zloti, 2016 yılının en çok kayıp yaşayan para birimleri arasında yer alıyor. Para birimini zayıflatan FED’in faiz artırım süreci olarak bilinirken, 2016 yılında en çok Brexit ve Trump etkisinin para birimini vurduğunu görüyoruz. İngiltere referandumundan AB üyeliğine ‘’Hayır’’ kararının çıkması, İngiltere’nin önemli bir ticari partneri konumundan Polonya’yı da olumsuz etkiledi. Polonya Zlotisi İngiltere referandumu sonrasındaki iki işlem gününde %8 değer kaybetti. Kayıplarının önemli bir kısmını telafi etmesine karşın, Kasım ayına gelindiğinde ABD seçimleri sonrası ikinci satış dalgası görüldü ve Trump zaferinin ardından Polonya Zlotisi tekrardan değer kaybetti. Gelişmelerin ardından Dolar/Polonya Zlotisi’nin yıllık yükselişi %7’i aştı.

En çok değer kazanan para birimleri
Brezilya Reali %17,43
Rus Rublesi %15,09
Güney Afrika Randı %9,59

(NOT: Söz konusu veriler 26.12.2016 tarihi itibariyle alınmıştır.)

1-Brezilya Reali
Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi konumundaki Brezilya’nın para birimi Real, 2015 yılının en çok kaybeden para birimleri arasında yer alıyor. FED’ in faiz artırımına gideceği beklentisiyle Real, 2015 yılında dolara karşı yaklaşık %40 üzerinde kayıp yaşadı. Bunun üzerine Brezilya Merkez Bankası, sert faiz artırımlarına giderek kura müdahale etti ve politika faizini ortalama iki yılda neredeyse iki katına çıkarttı. Politika faizi iki yılda %7’lerden %14.25’e yükseltti ve uzun bir süre piyasaları bu faizden fonladı. Bunun karşılığında büyüme tarafında feragat eden ülke, uzun süredir resesyondan çıkmaya çalışıyor. Fakat yüksek faiz ve FED tedirginliğinin 2016 yılında nispeten azalması Brezilya Real’ ni yükseltti. Yüksek faizden kaynaklı değer kazanan Real, 2016 yılında Dolara karşı en çok yükselen gelişmekte olan para birimi oldu. Fakat bunun sonucunda uzun süredir resesyon yaşayan bir ülke konumunda yer alıyor.

2-Rus Rublesi
Dünyanın en büyük petrol üreticileri konumundaki Rusya’da petrolün seyri ülke ekonomisi açısından oldukça kritik bir önem taşıyor. 2015 yılında petrol fiyatlarının ilk dip yaptığı dönemlerde Avrupa Birliği ve Rusya ilişkilerinin bozulması, aynı zamanda AB’nin Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımların etkisiyle Ruble rekor düzeyde değer kaybetmişti. 2015 yılında Dolara karşı %50’lere varan kayıp yaşayan Ruble, 2016 yılına gelindiğinde bu kayıpları telafi etti ve Dolara karşı %13’ün üzerinde değer kazandı. Hem geçtiğimiz yılın bir düzeltmesi, hem de OPEC ülkelerinin anlaşması sonrası yükselen petrol fiyatları Ruble’ ye olumlu yansıdı. Ruble 2016 yılında Dolara karşı en çok değer kazanan para birimi konumunda yer alıyor.
3-Güney Afrika Randı
Güney Afrika Randı ise diğer gelişmekte olan ülke para birimleri arasında Dolar karşısında güçlü performans gösteren para birimleri arasında yer alıyor. Bu ülkeyi ayrıştıran konular arasında ise Güney Afrika Maliye Bakanı ile ilgili gelişmeler oldu. Uzun bir süredir Güney Afrika Maliye Bakanı Pravin Gordhan’a yönelik yolsuzluk iddialarıyla ilgili suçlamalar söz konusuydu. Ülkeden artan siyasi belirsizlik ve kredi derecelendirme kuruluşlarının not değerlendirmeleri para birimini negatif ayrıştırmıştı. Fakat son gelişmelerle Maliye Bakanı Pravin’e yönelik suçlamaların geri çekildiğinin açıklanması para birimine olumlu yansıdı. 2015 yılında Dolara karşı %30’a yakın değer kaybeden Güney Afrika Randı, 2016 yılında azalan siyasi tansiyon ile birlikte kayıplarının bir kısmını telafi etti ve en çok yükselen gelişmekte olan para birimleri arasında yer aldı.

2016 yılında en çok değer kazanan ve kaybeden emtialar
Emtia Getiri(%)
Çinko 61,83
Doğal Gaz 57,98
Brent 45,95
Ham Petrol 43,76
Şeker 19,09
Nikel 18,82
Bakır 18,01
Paladyum 17,71
Soya Fasulyesi 16,72
Gümüş 16,1
Alüminyum 14,93
Kahve 13,14
Pamuk 10,24
Altın 7,16
Platin 2,83
Mısır -2,44
Buğday -14,52
Kakao -29,34

Çinko
Genel anlamda 2016 yılını emtialar yükselişle kapattı. Birçok emtia, ABD’nin yeni başkanın Trump olması sonrası yükselişlerini hızlandırdı. Trump’ın kamu harcamalarını yükselteceğine yönelik beklentiler emtia fiyatlarını pozitif etkiledi. Çinko fiyatlarının hızlı yükselmesinde arz görüntüsünde yaşanan daralma dikkat çekti. Arzın azalması sonrası yükselişler hızlanırken talebin karşılanamadığını gördük. Bu durumda Çinko’nun yükselmesinde ana belirleyici oldu.
Doğal gaz
ABD doğal gaz fiyatlarının son üç yılda hızlı değer kaybetmesinde ABD’nin geliştirdiği kaya gazı teknolojisi ve etkin kazı yöntemleri sayesinde artan arz etkili olmuştu. Tıpkı petrol stokları gibi doğal gaz stokları da gerek stratejik gerekse yüksek arz nedeniyle rekor seviyelere çıkmıştı. Ancak, yıl başından bu yana doğal gaz stoklarında ciddi azalış dikkat çekti. Stokların azalması sonrası doğal gaz fiyatlarında yükselişler hız kazandı. Petrol fiyatlarında da benzer görüntü yaşandı. OPEC ülkelerinin yanı sıra OPEC dışı ülkelerinin de üretim kesintisine katılması fiyatları destekledi. ABD doğal gaz kule sayıları geçtiğimiz yıl 213’den 81’e kadar gerilemesi üretiminin azaldığını gösteren gelişmelerden biri. ABD’nin doğal gaz ihracatı ise yıl içinde rekor seviyeye yükselmesi fiyatları destekledi.
Brent petrolü
Brent petrol fiyatlarının yıl boyunca yaklaşık % 46 değer kazanmasında OPEC ve OPEC dışı ülkelerin üretim kesintisine yönelmesi etkili oldu. OPEC üretim tavanının 32.5 milyon varile düşürürken, üretim kesintisine OPEC dışı ülkelerde dahil oldu. OPEC dışı ülkelerinin de üretimi azaltmasıyla birlikte fiyatlarda yükselişler hız kazandı. Öte yandan stokların azalış göstermesi fiyatları destekleyen bir başka unsur olarak karşımıza çıktığını gördük.
Kakao
Dünyadaki kakao üretiminde ve ihracatında ilk sırada yer alan Fildişi Sahilleri ile Gana’da mevsimlerin Kakao hasatını olumlu yönde etkileyecek nitelikte olması sonrası Kakao fiyatlarında düşüş hız kazandı. 3095 Dolar seviyelerinden yıla başlayan kakao fiyatları, %30,0’a yakın düşüş yaşadı. Hükümet tarafından verilen teşviklerinde üretimi desteklediğini gördük. 2017 yılı içerisinde de, arz ve talep dengeleri fiyatlar üzerinde etkili olmayı sürdürebilir.

Buğday
2016 yılına 471 dolar yakınlarında başlayan buğday, yeni yıla girerken yaklaşık %14 gerileme ile 400 Dolar yakın seviyelerde yer alıyor. Fazla yağışlar nedeni ile ABD, Kanada ve Avustralya tarafında buğday üretimi rekor seviyelere çıktması sonrası fiyatlarda yaşanan geri çekilmeler hız kazandı. ABD Tarım bakanlığının yayınladığı rapordan 2016 – 2017 dönemi için üretimin yüksek seviyelerde kalmaya devam ettiğini gördük. Arzın yüksek seviyelerde kalmaya devam etmesi buğday fiyatlarının düşen trendini sürdürmesine neden olabilir.
Mısır
Brezilya ve Arjantin gibi önemli üretici ülkelerden gelen düşük hasat rakamlarının kalıcı olmaması ve yeniden üretimin yükselmesi mısır fiyatlarının gerilemesinde etkili oldu. Öte yandan güçlü Dolar’ın etkisiyle fiyatlar 300 Dolar’a kadar geriledi. . Yılın son günlerindeki arz ve talep dengelenmesi ile yatay hareket devam ederek fiyatların 340 Dolar seviyesinde dalgalandığı görülmüştür. 2017 yılında ise, arz yönlü sıkıntıların devam edebileceği yönündeki raporlar da göz önüne alındığında mısır fiyatlarının yükseliş trendi içerisinde hareket etmesi beklenebilir.
2016 yılında hangi ürün ne kadar kazandırdı?
2016 yılının Ocak ayında çeşitli ürünlere yatırım yapan bir kişinin aşağıdaki getiri oranlarına göre hangi ürüne yatırım yapsaydı ne kadar kazancı veya kaybı olacağını görüyoruz. Yurtiçi piyasalarda Dolar en çok konuşulan ürün olsa da, aslında Altın’ın yatırımcısına en çok kazanç sağladığını söyleyebiliriz. Ocak ayının başında 1000 TL’si Gram altına yatıran bir kişi yıl sonunda parasını tekrar TL’ye çevirmiş olsaydı yaklaşık 1285 TL elde etmiş olacaktı.
Ürünler Yükseliş (%) / Düşüş (%) 1000 TL’si Olan
Gram Altın 28,60 1285
Dolar TL 20,02 1203,6
Euro TL 16,00 1158
Bist 100 7,31 1079
GBPTRY -0,19 1003
Tahvil -2,58 1105,58
Mevduat 10 1100

1000 TL’si olan kişi 4 Ocak günü açılış fiyatı olan 2,9181 seviyesinden dolar alıp, 26 Aralık günü 3.5124 seviyesinden bozdurması halinde 1203 TL getiri elde edecekti.
1000 TL’si olan kişi 4 Ocak günü açılış fiyatı olan 99,58 TL ’den yaklaşık 10 Gram altın alıp 26 Aralık gününde 127,998 seviyesinden bozdurması halinde 1285 TL getiri elde edecekti.
1000 TL’si olan kişi 4 Ocak günü açılış fiyatı olan 3,1690 seviyesinden Euro alıp, 26 Aralık günü 3.6725 seviyesinden bozdurması halinde 1158 TL getiri elde edecekti.
1000 TL’si olan kişi 4 Ocak günü açılış fiyatı olan 4,3025 seviyesinden Sterlin alıp, 26 Aralık günü 4,3157 seviyesinden bozdurması halinde 1003 TL getiri elde edecekti.
1000 TL’si olan kişi 4 Ocak günü 1000 TL’si olan kişi 4 Ocak günü açılış seviyesi olan % 10,58 seviyesinden iki yıl vadeli tahvil alan yatırımcı yılsonunda tahvili bozdurması halinde 1105 TL getiri elde edecektir.
1000 TL’si olan kişi 4 Ocak gününden itibaren ortalama % 10 mevduat faizi elde etmesi halinde 1100 TL getiri elde edecekti.
2017 yılında neler bekleniyor?
2017 yılında da 2016 yılında olduğu gibi piyasaların odağında merkez bankalarının izleyecekleri para politikalarının ön planda olacağını söylemek mümkün. Özellikle Amerika Merkez Bankası (FED)’nın son açıkladığı kararların diğer majör merkez bankalarının da para politikası kararlarını etkilediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Öte yandan, piyasalar ekonomik gelişmelerin yanı sıra siyasi taraftaki gelişmeleri de mercek altına alıyor olacak. 2016 yılında Brexit, İtalya referandumu, ABD genel seçimleri gibi gelişmelere şahit olunurken yeni yılda Fransa ve Almanya’daki genel seçimlerin yanında Euro Bölgesi’nin bütünlüğünü koruyup koruyamayacağı da ön planda olacak gelişmeler arasında yer alıyor.
Amerika Merkez Bankası (FED)
Normalleşme sürecine girmesinin ardından faiz artırımı adımlarına başlayan Amerika Merkez Bankası (FED) 2015 yılı Aralık ayında gerçekleştirdiği 25 bp’lık ilk faiz artışının ardından 2016 yılı son toplantısında da 25 bp’lık bir faiz artışına gitti. Bankanın son yaptığı toplantıda aldığı kararlardaki en dikkat çekici nokta ise, 2017 yılı için hedeflediği 2 faiz artışını 3’e yükseltmiş olması. ABD’nin yeni başkanı D. Trump’ın uygulamayı planladığı vergi düzenlemesi ve iç talep artışını sağlayacak düzenlemelerin enflasyon üzerinde olumlu etki yaratması bekleniyor. Bu anlamda enflasyonda görülebilecek artış FED’i faiz artırımlarına bir adım daha yaklaştırıyor olacak. 1 Şubat, 15 Mart, 3 Mayıs, 14 Haziran, 26 Temmuz, 20 Eylül, 1 Kasım ve 13 Aralık tarihlerinde düzenlenecek olan toplantılarda FED’in hedeflerini gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini takip ediyor olacağız.

Avrupa Merkez Bankası (ECB)
Birlik ekonomisinde enflasyon yaratmak adına politikalar güden Avrupa Merkez Bankası (ECB), son gerçekleştirdiği toplantısında faizlerde bir değişikliğe gitmezken varlık alım programında güncelleme kararı aldı. Hatırlanacağı üzere ECB, Mart 2017 tarihine kadar 80 milyar Euro seviyesinde bulunan tahvil alım tutarını Nisan ayından Aralık ayına kadar 60 milyar Euro tutarına çekti. 2017 yılı için belirlenen programın iç talep üzerinde etkisinin nasıl olduğunu ve bankanın yeni bir politikaya ihtiyaç duyup duymayacağını 19 Ocak, 9 Mart, 27 Nisan, 8 Haziran, 20 Temmuz, 7 Eylül, 26 Ekim, 14 Aralık tarihlerinde yapılacak ECB toplantılarında alınacak karar ve yapılacak açıklamalarla takip edeceğiz.
Japonya Merkez Bankası (BoJ)
Zayıf iç taleple mücadele eden ve ticaret hacmini artırma çabası gösteren bir diğer merkez bankası ise Japonya Merkez Bankası (BoJ) olarak karşımıza çıkıyor. Bu kapsamda rekor seviyede uygulanan varlık alım programında BoJ yöntem değişikliğine giderek programın kapsamını genişletti. Banka, para tabanı hedefini değiştirmedi ancak satın alacağı varlık çeşitlerini artırarak daha uzun vadeli tahvilleri hedefleyeceğini ve riskli varlık alımlarının artırılacağı kararı aldı. Ayrıca BoJ, 2016 sonuna kadar 7-10 yıl aralığında vadede devlet tahvillerini almaya devam edecekken gelecek yıl 7-12 yıl vadeli tahvilleri satın alacak. BoJ’un 2017 yılında politikalarını takip edeceğimiz toplantı tarihleri ise şöyle; 31 Ocak, 16 Mart, 27 Nisan, 16 Haziran, 20 Temmuz, 21 Eylül, 31 Ekim, 21 Aralık.
İngiltere Merkez Bankası (BOE)
İngiltere ekonomisinin iyileşmekte olduğunu düşünerek 2017 yılında faiz artırımı hedefleyen İngiltere Merkez Bankası (BOE), yaşadığı Brexit şokuyla politika değişikliğine gitti. Brexit’in ekonomiye olumsuz etkisinin önüne geçmek üzere 2009 yılından sonra ilk kez faiz indirimine giderek yüzde 0,50’de tuttuğu politika faizini yüzde 0,25’e çekme kararı aldı. Varlık alım programını ise, 375 milyar sterlinden 435 milyar sterline yükseltti. BoE’nin 2017 yılında alacağı politika faizlerini takip edeceğimiz tarihler ise, 2 Şubat, 16 Mart, 11 Mayıs, 15 Haziran, 3 Ağustos, 14 Eylül, 2 Kasım, 14 Aralık olarak belirlenmiş bulunuyor.
Brexit Süreci 2017’de de devam edecek
2016 yılına damgasını vuran en önemli gelişmelerden biri de kuşkusuz İngiltere referandumu. Referandumun Brexit ile sonuçlanması dünya genelinde şok etkisi yaratırken gelinen noktada sürecin ne zaman tamamlanacağı merak ediliyor. İngiltere Başbakanı Theresa May son yaptığı açıklamada, İngiltere’nin Lisbon Anlaşması’nın 50. maddesince belirlenen iki yıllık takvim çerçevesinde AB ile çıkış anlaşması üzerinde mutabakata varacaklarını belirtti. Brexit’in resmen gerçekleşme sürecinin yanı sıra, Euro Bölgesi’nin geleceğine dair gelişmeler de ön planda olacak. İngiltere’nin ardından İtalya’da da birlikten çıkış çanlarının çalması birliğin dağılabileceğine yönelik endişeleri de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla 2017 yılında Brexit’in domino etkisi yaratıp yaratmayacağı takip edilecek önemli gelişmeler arasında yer alıyor.
Genel Seçimler
2016 Kasım ayında dünyanın merakla takip ettiği ABD genel seçimlerini Cumhuriyetçi aday Donald Trump kazanarak ülkenin 45. Başkanı oldu. Şimdi ise, 20 Ocak’ta yemin ederek görevi Barack Obama’dan devralacak Trump’ın uygulamayı planladığı vergi düzenlemeleri ve iç talebi artırmayı hedefleyen politikaların hem ABD hem de dünya ekonomisini ve politik ilişkileri ne denli etkileyeceği merak ediliyor. 2017 yılı içerisinde dışarıda Şubat ayında Almanya ve Nisan ayında Fransa genel seçimleri takip edilecekken iç tarafta referandum süreci takip ediliyor olacak.
Petrol piyasasının gözü OPEC toplantısında
Üretimi kısma konusunda birçok kez bir araya gelen Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü, nihai kararı 2016 yılı Eylül ayında vererek petrol üretimini 32,5 milyon varille sınırlandırma kararı aldı. Üreticiler düşük petrol fiyatlarıyla mücadelesine devam ederken 25 Mayıs’ta Avusturya’nın Viyana kentinde yapılacak 172.OPEC toplantısı petrol piyasasının odağında olacak.
Standard & Poor’s (S&P) not değerlendirmesi
Uluslararası derecelendirme kuruluşu S&P, 2016 yılı Temmuz ayında yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin kredi notunu BB+’dan BB’ye, görünümünü ise ‘durağan’dan ‘negatif’e indirme kararı almıştı. Son olarak Kasım ayında yaptığı değerlendirmede ise, kredi görünümünü Negatiften Durağan’a yükseltti. Kuruluşun 2017 yılı değerlendirme tarihleri ise, 5 Mayıs ve 3 Kasım olarak belirlendi.
Fitch Ratings not değerlendirmesi
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Ağustos ayında yaptığı son not açıklamasında, Türkiye’nin “BBB-” ile “yatırım yapılabilir” seviyede bulunan kredi notunu teyit etmiş, not görünümünü ise 15 Temmuz’da darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar nedeniyle “durağan”dan “negatif”e çevirmişti. Kuruluş, yeni yılda Türkiye’nin not değerlendirme tarihlerini 27 Ocak ve 21 Temmuz olarak belirledi.

Moody’s not değerlendirmesi
Moody’s 2017 yılı not değerlendirme takvimini henüz açıklamadı. Ancak, hatırlatmak gerekirse kuruluş, Türkiye’nin kredi notunu “Baa3” seviyesinden “Ba1” seviyesine düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin altına çekerken not görünümünü “durağan” olarak belirledi.
Amerika Merkez Bankası (FED)
Toplantı Tarihleri Avrupa Merkez Bankası (ECB)
Toplantı Tarihleri Japonya Merkez Bankası (BoJ)
Toplantı Tarihleri İngiltere Merkez Bankası (BOE)
Toplantı Tarihleri
1 Şubat 2017 19 Ocak 2017 31 Ocak 2017 2 Şubat 2017
15 Mart 2017 9 Mart 2017 16 Mart 2017 16 Mart 2017
3 Mayıs 2017 27 Nisan 2017 27 Nisan 2017 11 Mayıs 2017
14 Haziran 2017 8 Haziran 2017 16 Haziran 2017 15 Haziran 2017
26 Temmuz 2017 20 Temmuz 2017 20 Temmuz 2017 3 Ağustos 2017
20 Eylül 2017 7 Eylül 2017 21 Eylül 2017 14 Eylül 2017
1 Kasım 2017 26 Ekim 2017 31 Ekim 2017 2 Kasım 2017
13 Aralık 2017 14 Aralık 2017 21 Aralık 2017 14 Aralık 2017

Standard & Poor’s (S&P) Fitch Ratings Moody’s
Not BB BBB- Ba1
Görünüm Durağan Negatif Durağan
2017 Yılı Değerlendirme Takvimi
5 Mayıs 2017 27 Ocak 2016 Takvim Açıklamadı
3 Kasım 2017 21 Temmuz 2016

2017 yılı gelişmiş para birimleri beklentileri
2017 yılında gelişmiş ülkeler para birimlerinin dolara karşı performanslıları farklılık gösterebilir. Yeni yılda en çok konuşacağımız konu ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ve söylemleri olacak. Trump’ın seçim vaatlerini yerine getirmesi halinde FED’in hızlı bir faiz artışı yapacağı beklentisi küresel olarak doların güçlü görüntüsünü sürdürdüğü bir yol olabilir. Bu yüzden daha çok Trump ve FED ikilisini politikaları belirleyici olacak. Geçtiğimiz yıl dolara karşı en çok değer kaybeden para birimlerinden olan Sterlinin zayıf görüntüsü 2017 yılında da devam edebilir. İngiltere’nin 2017 yılının ilk çeyreğinde resmen Brexit sürecini başlatacak olması Sterlin varlıklarını etkileyecektir. Avrupa Merkez Bankasıyla FED’in para politikalarındaki ayrışmanın Dolar Lehine olması Euro’nun değer kayıplarını sürdürmesinde etkili olabilir. FED’in faiz artışı sürecine devam edeceği beklentisi, ECB’nin varlık alım programını sürdürmesi Euro’nun değer kayıplarına devam etmesine neden olabilir. Japon Yeninde de benzer görüntünün yer aldığını görebiliriz. BOJ’un %2 ‘lik enflasyon hedefine ulaşmak için varlık alım programına devam etmesi ve yeni para politikası araçlarının kullanılması Yenin zayıf görüntüsüne sürdürmesiyle sonuçlanabilir.
2017 yılı gelişmekte olan para birimleri beklentileri
Daha önceki yıllarda olduğu gibi gelişmekte olan ülke piyasalarında FED baskısının devam ettiğini görebiliriz. FED’ in 2016 yılı son toplantısında faiz artırımına gitmesi sonrası 2017 yılı için faiz artırım beklentisini 2’den 3’e çıkarttığını biliyoruz. ABD tarafında son açıklanan verilere baktığımızda genel olarak olumlu seyrini korudu ve enerji fiyatlarında ise güçlü seyir devam ediyor. Yeni ABD başkanı Trump’ın vergi düzenlemeleri ve sıkı para politikasıyla birlikte piyasaları fonlaması ABD’nin enflasyon yaratmasına katkıda bulunabilir. Bu da FED’ in faiz artırımına gitmesine olanak sağlarken, gelişmekte olan ülke para birimlerinde baskının arttığını görebiliriz. Bu noktada 2016 yılında en çok kazanç yaşayan Brezilya Real’ini farklı konumlandırmak gerekebilir. FED’ in faiz artırım hamlesine yine faiz artırım ile karşılık Brezilya Merkez Bankası faizleri %14.25 seviyesine çıkarmıştı. Fakat son toplantılarda sıkı para politikasından yavaş yavaş vaz geçerek faizleri %14.25’den önce %14.00’e daha sonra %13.75’e indirdi. Yeni yılda da faiz indirim döngüsüne devam ederek Brezilya Real’indeki yükselişlerin sınırlandırabilirler. Dolayısıyla daha güçlü bir Real performansı 2017 yılında göremeyebiliriz. Buna karşın önemli bir petrol üreticisi konumundaki Rusya ise yükselen petrol fiyatlarından destek bulmaya devam ediyor. OPEC’in petrol arzını kısma kararı sonrası yeni yılda petrolde güçlü seyir korunursa, Ruble’de bundan destek bulabilir. FED baskısına rağmen güçlü petrol fiyatları Ruble’yi pozitif ayrıştırabilir. Yurtiçinde ise TL varlıklarının 2017 yılı performansı yine diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine benzeyebilir ve FED baskısı TL varlıkları üzerinde devam edebilir. İçeride 2017 yılında referandum süreci ve süren jeopolitik riskler piyasalarda hareketliliği artırıyor. Fakat Ekonomik Koordinasyon Kurulunun aldığı ekonomik önlem paketinin uygulanabilirliği ve reel sektöre katkısı yakından takip edilecek. 2016 yılında en çok değer kaybeden para birimi TL olmasından kaynaklı, olumlu bir hikayede en çok talep gören ürün olarak da ön plana çıkabilir. Yani iç piyasada negatif haber akışı söz konusu olmaz ise TL varlıklarında bir düzeltme ve yükseliş hareketi görme olasılığımız var. Dolayısıyla negatif hikayelerin yanında TCMB’nin faiz duruşu ve iç siyasi gelişmeler yine TL’nin yönü açısından belirleyici olacaktır.
2017 yılı emtia beklentileri
ABD’nin yeni Başkanı seçilen Trump’ın büyümeyi desteklemek amacıyla genişlemeci mali politikalar uygulama sözü vermesi ve bunun da yüksek enflasyon ile daha şahin bir FED ortamı oluşturmasının beklenmesi emtia cephesinde hareketliliklere neden olmuştu. 2017 yılı; petrol, çinko, nikel, bakır ve mısır emtialarının ön plana çıkacağı bir yıl olabilir. Trump’ ın sözünü verdiği yüksek altyapı harcamalarını uygulaması halinde, özellikle kullanımlarının artması beklenen paladyum ve bakır fiyatlarının yükselmesi beklenebilir. Altın ve gümüş fiyatlarında ise FED’ in faiz oranları konusunda tutumu etkili olacaktır. Yıl içerisinde, FED’ in faizleri agresif bir şekilde artırması Dolar’ın değer kazanmasına neden olabilir. Bu durum da, Dolar karşısında tasarruf aracı olan altın ve gümüş gibi emtialar da düşüşe neden olabilir. Güvercin bir FED tutumu ise altın ve gümüş fiyatlarını daha yüksek seviyelere götürebilir. Platin ise daha çok mücevherat sektöründen talep gördüğü için bu emtialara benzer hareketleri gösterebilir. Düşük Yuan değerine karşı hedge enstrümanı olarak kullanılan 2016’nın en çok kazandıran emtiası çinkodaki yukarı yönlü trendin de devam etmesi beklenmektedir. Çin, Avustralya ve İrlanda’daki bazı büyük üreticilerin üretimlerinde kısıntıya gitmesi de fiyatları yukarı yönlü destekler niteliktedir. Çinko yanı sıra, Çin’den gelecek talep nikel ve alüminyum üzerinde de belirleyici olacaktır.
8 yılın ardından OPEC ve OPEC dışı ülkelerin petrol arzında kısıntıya gitme kararı ise petrol fiyatlarını yukarıya çeken ana etkendi. Ülkeler arasındaki yeni toplantılar ve olası arz yönlü kararlar 2017 yılı içerisinde de izlenmeye devam edecektir. Petrolün ikamesi olarak da kullanılabilen doğalgazda, arz ve talep dengesindeki değişiklikler 2017 yılı içerisinde de önemini korumaya devam edecektir. Yumuşak emtia tarafında ise buğday ve mısır fiyatları takip edilebilir. Küresel olarak arz fazlalığının devam ettiği buğday fiyatlarında düşüş trendi 2017 yılında da görülebilir. 2016 yılında önemli üretici ülkeler Brezilya ve Arjantin’de görülen arz yönlü sıkıntıların devam etmesi halinde ise, mısır fiyatlarının yükseliş trendi içerisinde hareket etmesi beklenebilir. Yükselen Dolar’ın değeri de özellikle ABD’nin üretici konumunda bulunduğu şeker, soya fasulyesi ve pamuk fiyatlarında aşağı yönlü baskılara neden olabilir. Dolar’ın değerlenmesi, özellikle bu ürünlere olan talebi zayıflatmaktadır.

2016’dan 2017’ye bakış
Her yeni yıl bizlere yeni umutları beraberinde getirir. 2016 yılı piyasalar açısından pek iç açıcı geçmese de, 2017 yılı yine sonuçlarının olumlu hava yaratmasını umduğumuz yoğun bir gündeme sahne olacak gibi duruyor. 2016 yılının ardından siyasi ve jeopolitik gelişmelerin yeniden etkili olması piyasalardaki yaygın beklenti olarak durmakta. İlk olarak, 20 Ocak’ta Trump’ın Başkanlık görevine gelmesi tüm ülkeler açısından çok kritik bir tarih olarak ön plana çıkacak. Trump’ın şu andan öngörülmesi zor siyasi ve ekonomik uygulamaları bizim gibi Gelişmekte Olan Ülkeler için potansiyel tehdit görünümünde. Bunun yanı sıra, 3 faiz artırımına gitmeyi hedefleyen FED’in politikaları da yakından izlenecek. Diğer majör Merkez Bankaları ECB, BOE ve BOJ’un kararları da önemli piyasa hareketlerinden olmaya devam edecektir. AB’den ayrılmayı kafasına koymuş İngiltere’deki süreç ile Başbakan Renzi’nin istifası ile çalkalanan İtalya’daki gelişmelerin piyasalar üzerindeki etkileri yıl içerisinde takip edilecek. Gözler bir yandan da milliyetçilik akımının kuvvetlendiği Kıta Avrupası’ndaki Almanya ve Fransa’daki genel seçimlerde olacak. Üretimi kısma konusunda hayli yolu arkasında bırakan petrol üreticilerinin arz politikaları da özellikle petrol piyasaları üzerinde etkili olacaktır. Yurt içinde ise, Mart ayında başlaması beklenen Başkanlık referandum süreci ön plana çıkacak. Hükümetin mali ve TCMB’nin parasal politikalarının ekonomik canlanmaya katkılarının izleneceği yıl içerisinde, kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları da merakla bekleniyor. İlk değerlendirme, Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülke konumunda tutan tek büyük derecelendirme kuruluşu olan Fitch Ratings’ten 20 Ocak’ta gelecek. 2017 yılında piyasaları üzerinde önemli etkiler bırakabilecek gelişmeleri ayrıntıları ile yukarıda sizlere sunduk.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

İlk yorum yapan siz olun

    Bir yanıt yazın