İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dış talebin büyümeye katkısı artıyor

Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm: Merkez Bankaların Gölgesinde” raporu yayınlandı. Raporda, dünya ekonomisine ilişkin temel tespit ve öngörülerin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin büyümesine, cari açık ve enflasyona ilişkin değerlendirmeler yer alıyor.

Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm: Merkez Bankaların Gölgesinde” raporu yayınlandı. Raporda, dünya ekonomisine ilişkin temel tespit ve öngörülerin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin büyümesine, cari açık ve enflasyona ilişkin değerlendirmeler yer alıyor.

Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, konuya ilişkin görüşlerini şu şekilde ifade etti: “2014 yılının geride bıraktığımız ilk yarıyılına baktığımızda, Dünya ekonomisinde her ne kadar iyileşme devam ediyor olsa da, büyümenin zayıf ve dalgalı bir seyir izlemekte olduğunu görüyoruz. ABD ekonomisinin — mevsim koşulları gibi özel durumları yansıtsa bile – ilk çeyrekte %2,9 daralmış olması piyasalar nezdinde olumsuz bir etki yarattı. Avrupa tarafında ise iyileşme kırılgan olmakla birlikte halen devam ediyor. Bu ortamda Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yıllık %4,3 büyümesi, bunun yarısının da dış talep, yani net ihracattan gelmesi oldukça olumlu bir tablo olarak karşımıza çıkıyor. Ancak enflasyonumuz halen hedefe göre çok yüksek bir oranda; cari açığın ise, daralma gösterse de seneyi yine GSYH’ye oranla yüksek sayılabilecek bir seviyede –%5,5-%6 civarı– tamamlayacağı tahmin ediliyor.”

Küresel ekonomi “kırılgan” da olsa iyileşme devam ediyor

Dünya ekonomisinde iyileşme devam ediyor; büyüme beklentileri bu sene için hafif aşağı revize edilirken, genel trend iyimserce ve değişim beklenmiyor. ABD’nin 2014’ün ilk çeyreğinde, son 5 yılda görülen en sert daralmayı yaşamış olmasına rağmen bunun geçici olduğu düşünülüyor. Euro Bölgesi’nde ise iyileşmenin temellerinin daha da zayıf olması – örneğin İtalya ve Yunanistan’ın hala daralıyor olması — küresel ekonomide kırılganlığın devam ettiğini gösteriyor. Toparlanmada Gelişmekte Olan Piyasa (GOP) ekonomilerin başı çekmesi beklentisinin yanı sıra bu ekonomilerin ancak yapısal reformlarla hatırı sayılır oranda büyüyeceği vurgulanıyor. Risk ve likidite ortamının en azından kısa vadede destekleyici olmaya devam edeceği belirtilirken, önümüzdeki süreçte dikkatle izlenmesi gereken risklerin ise ABD’deki iyileşmenin gücü, Avrupa Merkez Bankası’nın düşük enflasyon ile mücadelesi, Çin’de emlak balonu ve jeopolitik riskler olduğu ifade ediliyor.

Türkiye 2012’deki gibi “yeniden dengelenme” sürecine giriyor

2014’te Türkiye’nin 2012’dekine benzer bir şekilde ‘yeniden dengelenme’ sürecinden geçtiği belirtilen rapora göre orta vadede, Türkiye’nin yeni bir hikâye oluşturma ihtiyacı var. Türkiye’nin temel hedefi olan %4 üzeri büyüme, hedefle uyumlu bir enflasyon ve daha makul bir cari açık / GSYH oranına ulaşmak için ekonominin üretkenlik / arz tarafına yoğunlaşmak gerekiyor. Fakat başta Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri, gelecek sene genel seçimler olmak üzere önümüzdeki yoğun siyasi tablo netleşene kadar bu hedefin gerçekleşmesinin zor olduğu ifade ediliyor. Buna ek olarak Türkiye ekonomisinin yüksek dış finansman ihtiyacı göz önüne alındığında, ekonominin önümüzdeki dönemde küresel rüzgarlara son derece bağımlı bir seyir izleyeceği öngörülüyor.

Türkiye’nin 2014 yılı büyüme oranını %3,5’a revize etti

Küresel ortam ve risk iştahı yılbaşına göre beklentilerden daha iyi seyrederken, Türkiye ekonomisi de yılın ilk yarısı itibariyle görece olumlu bir görünüm sergiledi. Öte yandan son verilerde büyümede görece bir yavaşlama sinyali söz konusu. Bu gelişmeler ışığında yılsonu büyüme oranının, resmi hedefin altında ama daha önceki tahminlerimizin üzerinde, %3,5 seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Bunun ardında ise dış koşulların olumluya dönmesi, tüketimin beklenenden az gerilemesi ve yüksek seyreden kamu harcamaları yatıyor.  Özel yatırımlar ise halen durgun.

Cari açık giderek azalıyor

Her ne kadar ekonomi beklenin üzerinde büyüse de cari açıkta daralma devam ediyor. Nisan ayı itibariyle 57 milyar doların altına gerileyen cari açığın, Mayıs ayında 54 milyar dolar civarına gerilemesi bekleniyor. Böylelikle yılsonunda cari açığın -geçen yıla göre ortalama 2 puanlık bir küçülme yaşayarak- GSYH’ye oranla %5,5’e yaklaşması bekleniyor.

Enflasyon yılın ikinci yarısında düşecek

Enflasyon tarafında ise Mayıs ayı itibariyle en kötünün geride kaldığını söylemek mümkün; Mayıs ayında – ağırlıklı olarak kur ve gıda fiyatlarındaki sert yükselişler sonucu – hedefin neredeyse iki katına çıkan enflasyonun, Haziran ayı itibariyle düşüşe geçeceği ve yılsonunu %8’lerde kapatacağı değerlendiriliyor. Ancak enflasyonda katılığın devam ettiği ve %5 hedefine ulaşılmasının çok düşük ihtimal olduğu belirtiliyor.

Belli koşullarda kısa vadede faiz indiriminin devam etmesi bekleniyor

TC Merkez Bankası’nın, küresel ortamın verdiği desteği kullanarak oldukça hızlı bir şekilde faizleri düşürmesi üzerine; sermaye hareketlerinde bir ani tersine dönüş yaşanmadıkça ve lira üzerindeki baskılar artmadıkça indirimlerin en azından kısa vadede devam etmesi bekleniyor. Yüksek seyreden enflasyon ve cari açığımız, faiz indirimlerinde son derece temkinli olmayı gerektirirken, TCMB’nin siyasi ortam ile ekonomik realiteler arasında bir denge tutturmaya çalıştığı değerlendiriliyor. Merkez Bankası’nın haftalık repo faizini indirirken, %8 olan faiz koridorunu ve %12 olan gecelik borç verme faiz oranını değiştirmemesi bunun önemli bir göstergesi olarak ifade ediliyor.

Kredi notlarında aşağı yönlü risk var ama değişim beklenmiyor

Haziran ortası itibariyle kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s (Baa3) ve Fitch (BBB-) Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyede, S&P ise bunun bir basamak altında (BB+) tutmaya devam ediyordu. Öte yandan görünüm değerlendirmesinde ise S&P Şubat ayında, Moody’s ise Nisan ayında notunu durağandan negatife çevirmişti. Fitch ise ‘durağan’ görünümü korumaya devam ediyor. Deloitte’a göre ise, kredi derecelendirme kuruluşlarından Türkiye’ye doğru aşağı yönlü riskler olmakla birlikte, kısa vadede Türkiye’nin kredi notunda bir değişim olma ihtimali düşük.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın